26 Aralık 2013 Perşembe

Çocuğunu Bırakmak, Zile Basmak ve Kaçmak

Çin'in Shenzhen şehri hakkında bir habere renk geldim dün sabah. Eşimin işi dolayısıyla pek çok defa Shenzhen'e gitmiş olmasından sebepli ilgimi çekti, sesini açtım biraz, dinledim.

Malumunuz Çin'de nüfus kontrolü sebebiyle 1 çocuk sınırlaması var ve bu sınırla beraber de çocuk sahibi olabilemenin pek çok kuralı var. Shenzhen şehri de fabrikaların bolluğu dolayısıyla işçi nüfusunun çok fazla olduğu, kötü çalışma koşullarının ise sınırları zorladığı bir yer. Eş zamanlı olarak üretim sebebiyle şehir bir yandan kalkınırken, bir yandan da yerli halkın sefaletiyle gündeme geliyor.


Shenzhen şehrinde yaşam koşulları bu kadar zor olunca günde en az 3-5 çocuk yol kenarlarına, bina kapılarına, çöp kutularına terkediliyormuş. Devlet bu durumla başa çıkabilmenin yollarını ararken izlediğim habere de konu olan "Güvenli Çocuk Evleri" projesini hayata geçirmiş. Güvenli çocuk evi nedir? derseniz, çok garip... Diyelim ki çocuk sahibi oldunuz, bakamıyorsunuz, sokağa bırakmak yerine bu evin kapısına bırakıp, dışarıdan zile basıp kaçıyormuşsunuz. Bu evdeki çalışanlar da kapıdan çocuğu alıp, bakıp, büyütüyorlarmış. Tüm bu uygulama kanuna uygun bir şekilde gerçekleşiyormuş. Çin'deki görüşler ise doğal olarak ikiye ayrılmış. Bir grup, "Bu insanlar nasılsa çocuklarını bırakacaklar, bari çocukların can güvenliklerini ve sağlıklarını koruyabilelim" derken, diğer grup ise "İnsanlar sokağa bırakmayı son çare olarak görüyorlar ve o noktaya kadar dayanıyorlar. Eğer ki baştan böyle bir alternatifleri olursa, çocuk terketme oranları daha da artar" diyor.

Haberin bitiminde neye uğradığımı şaşırdım, ne  düşüneceğimi bilemedim... İçime kaçtım, televizyonu kapattım...

Ardından eşimle beraber hazırlandık ve işe gitmek üzere arabaya bindik. Konu Shenzhen olunca eşime de anlattım. O da bana işin farklı bir boyutunu anlattı. Fabrika bölgelerinde çalışan işçiler çok çok az paralara, çok uzun saatlerce, insanlık dışı koşullarda çalıştırılıyormuş. Fabrikanın hemen arkadasında bulunan lojmanlarda uyuyup, uyanıp işe geri dönüyorlarmış. Lojmanları da bizim bildiğimiz lojmanlar gibi sanmayın, tek göz oda, bir yatak... Bazılarında ise ranzalarda, çoklu kalıyorlarmış. Hiçbir sosyal  hayat yok, hiçbir insani ihtiyaç karşılanmıyor, para yok, mutluluk yok... İnsanın çocuğunu sokağa nasıl bırakabileceğinin dehşetini yaşayan bana karşı, eşim oradaki insanların hikayesini anlattı. Bu yokluk ve psikolojideki insanların sağlıklı kararlar almaları mümkün değil...

Bu konuda hala çok çelişkili hislerim var... Ama kendimize her zaman, her konuda hatırlatmamız gereken bir şey var: Herkesin yaşamları, içerisinde bulundukları durumlar çok farklı. Bu farklılıklar karşısında çok farklı kararlar alabilirler, hatta mecbur olabilirler. Yargılamamaya çalışalım... 



Hiç yorum yok: