Eşim geçen aylarda stres yönetimi üzerine bir eğitime katıldı. Şu zamana kadar aldığı en iyi eğitimlerden olduğu konusunda çok iddialı. Tabi ki eğitimden döndükten sonra bana da birkaç ipucu vermeden olmazdı, evlilik böyle bir şey :) Birbirini iyi edecek, destekleyecek, paylaşacak ve çift olarak büyüyeceksin...
Eğitimde onu en etkileyen, aslında çok basit ama hepimizin günlük hayatlarımızda atladığımız nokta "Elimden bir şey gelir mi? Gelmez mi?"
Yani günlük hayatımızda, ilişkilerimizde, evimizde, sokakta, devlet meselelerinde... Bizi strese sokan, canımızı sıkan bir olay/durum/problem ile karşılaştık diyelim. Kendimize ilk soracağımız soru "Bu problem karşısında benim yapabileceğim bir şey var mı?" Eğer ki cevabımız "evet" ise tamam o zaman haydi iş başına, problemi çözmeye başlayalım, üzerine mesai harcayalım, gerekirse yorulalım, zorlanalım... Çözelim... Eğer ki ana soruya cevabımız "hayır" ise, yani problem bizim dışımızda, etki alanımızın dışında bir şey ise "geçelim" ve bu problemden dolayı stres yaşamayalım. Dediğim gibi böyle bakınca çok etkin bir yöntem gibi de görünmeyebilir ama uygulama safhasına geçince tadından yenmiyor.
Eşim bu eğitimi aldıktan sonra çift olarak sürekli birbirimize hatırlatmaya başladık. Bir şeye sinirlendiğimizde "yapabileceğin bir şey var mı?" diye soruyoruz birbirimize. İnanır mısınız, gün içerisinde stres kaynağımız olan ve canımızı sıkan olayların yüzde ellisinden fazlası "hayır, yapabileceğim bir şey yok" yanıtıyla eleniyor.
Her sabah ve akşam İstanbul trafiğinde stres ve sinir harbi yaşıyoruz. Yeri geliyor sinyal vermeden önümüze kıran, arkamızdan tampon tampona bizi sıkıştıran, emniyet şeridini kullanan insanlara ne kadar sinirlendiğimizi ve enerji harcadığımızı farkettik. Sinirlenmemeye çalışıyoruz, yoksaymaya ve bu dikkatsiz/düşüncesiz insanları düzeltmek için yapabileceğimiz bir şey olmadığını hatırlatıyoruz kendimize. Aynı şekilde iş ilişkilerinde, özel arkadaşlık ilişkilerinde, ofiste, sokakta... Ben yapı gereği fazla gözlemci bir insanım. Gözlemcilik yapısı hiçbir zaman kaybolmayacak ama sinirlenme halini bitirmeye çalışıyoruz.
Bizim hayatımızı daha yaşanabilir kılan nokta ise bu felsefenin sayesinde hayatımızın bir dönem orta yerine oturttuğumuz siyaset mevzularının, kapımızın dışına çıkması oldu. Evimize huzur geldi, sakinlik geldi desem... Akşamları haberleri izlemiyoruz, o siyasetçi bunu demiş, öteki bunu demiş gibi mahalle kavgaları yok artık hayatımızda. Çünkü izleyerek ve sinirlenerek bir şey yapabiliyor muyuz? Hayır... Zamanı geldiğinde oyumuzu vermekten, istersek siyasi partilerin örgütlerinde çalışmaktan ve gerektiğinde protesto hakkımızı kullanmaktan başka bir şey gelmiyor elimizden. Bunlar dışında hayatımıza sokacağımız her noktası sadece stres kaynağı.
Aksi düşünülürse de "yapabileceğim bir şey var mı?" sorusuna gelen "evet" yanıtı da insanı mutlu ediyor. Evet, ben bunu çözebilirim. Evet, ben bu problem karşısında elimden bir şey geliyor. Bu yanıtları kendinden almak da iyi geliyor insana... Yolda yardıma muhtaç bir hayvan görünce, ah ah vah vah, diye üzülmekten öte, gerçekten de bir şey yapmak, insana büyük keyif veriyor. Yahut da çalışma hayatında karşılaştığımız bir probleme "benim yapabileceğim bir şey var" özgüveniyle yaklaşınca, stresin ortadan kalktığını farkediyorsunuz.
Bu yazım gereğinden uzun oldu, sizleri sıktıysam affola. Ancak bu eğitimden eşimin öğrendiği pek çok farklı detay var. Eğer kendisi de isterse eğitiminin daha teknik kısımlarını anlatacağı bir yazı isteyeceğim ve burada yayınlayacağım, kırmaz beni sanırım :)
Herkese şimdiden çok keyifli ve güzel, bol anılarla dolu bir haftasonu diliyorum :)
Sevgilerimle,