7 Mart 2014 Cuma

"Pirinç" Kızımız ve "Cerebellar Hypoplasia" Hastalığı ile Yaşamak

Kedilerimizin hikayelerini paylaştığım yazılarımın sonuncusunda, en sıcakcık hikayemiz olan Pirinç kızımızın hikayesini sizlerle paylaşacağım. Pirinç kraliçemiz ile tanışmamız 2006 yılının Haziran ayında gerçekleşti.

Daha evvelki yazılarımda da aralarda bahsetmiştim, küçüklüğümden beri binbir çeşit hayvana ev sahipliği yapan, sevgi dolu bir evde büyüdüm. Köpekler, balıklar, tavşanlar, kaplumbağalar, civcivler, güvercinler, kediler, kuşlar... Pirinç ile tanıştığım zaman, evimizde Fıstık adında muhteşem bir terrier köpeğimiz vardı. O da veterinere terkedilmiş, kurtarılmış bir bebekti. Tamamen yaşlılıktan dolayı melek oldu sonrasında...

Evimizde köpek olmasına rağmen ısrarla kedi istiyordum. Ama deli gibi... Kedilerle kafayı bozmuştum, sokakta, bahçede her yerde kedi arıyordum, mıncırıyordum... Annem de doğal olarak hayvan sevgisinin de bir yere kadar olduğunu, köpek ve kediye aynı anda evde bakamayacağını söylüyordu. Haklıydı... Çünkü anneler unutmamalılar ki çocukların isteği üzerine eve getirilen, çocuklar tarafından düzenli gezdirilmeye ve bakılmaya sözverilen minik köpecikler, sonunda tasmalarıyla beraber annelerin eline kalıyorlar. Bu durumda ben de ısrarımı bitirdim, sokaktaki kedilerle yetinir, onları sever oldum.

Haziran 2006'da üniversiteye gidiyordum (başarısız bir öğrenci olunca hep bütünlemelere kalırdım, okulum yaz ortasından önce bitmezdi). Bir öğlen evden çıktım, okula gitmek için arabaya doğru yürüyordum ki yolun ortasında, yerde bir şey gördüm. "Bir şey" diyorum, çünkü ne olduğunu bile anlamamıştım. Taş desem değil, canlı desem değil... O kadar kötü bir noktada duruyordu ki bir araba geçse, eğer canlı bir şey ise anında ezilecekti. Hemen yanına koştum, baktım. Ufacık bir kedi! Kapkaka pislenmiş olmasına rağmen bembeyaz bir kedi olduğu belliydi. Hemen kucağıma aldım, eve geri döndüm. O esnada biraz baktım kediye, çenesinin altını bir yerlere vurmuş, gözlerinin etrafı iltihaplı, sesi bile çıkmıyor, hem neden yürümüyordu ve yolun ortasında duruyordu? Eve gittiğimde kucağımdaki kediyi gören annem ve babam gözlerini devirdiler. Kocaman kız "kedi buldum sonunda!" diye seviniyordu :) "Hemen yemek verelim" diyen annem, içeride süt ve ekmek hazırlayıp, bir kapta getirdi. İşte o zaman tersliği anladık. Kediciği yere bıraktığımda devriliyordu, hem de öne doğru, yana doğru... Düz bir şekilde duramıyordu! Defalarca yemeğinin üzerine devrildi, yiyemedi... Fiziksel bir problemi olmadığı belliydi, bir acısı, kırığı, çıkığı, yarası yoktu... Babam "Sen bu kediyi bulduğun yere bırak istersen, annesi bulur onu, hem bir tuhaflığı var, bence geçici bir şey değil , bizim yapabilecğimiz bir şey yok burada" dedi. Annem ise "istersen bir veterinere götürelim, neyi var anlasınlar, tedavi ettiririz, bahçede bakarız" dedi. Hemen miniği sardık sarmaladık, evimize yakın bir veterinere götürdük. Veteriner hekim baktı, evirdi, çevirdi, inceledi... "Besinsiz, kuvvetsiz, enerjisiz kalmış. Bunu eve götürün, güzel bir besleyin, sevin, hiçbir şeyi kalmaz, fiziksel hiçbir problemi yok" dedi. Gözü ve çenesi için ilaç verdi, vitamin takviyeleri verdi ve bizi postaladı. 

Bu durumda eve götürmek farz oldu, bakacaktık ve iyileştirecekti, ardından da bahçeye bakacaktık. Bir süre çok büyük bir karton kutuda baktık, aksi halde yürürken düşüp kendine zarar verecek diye endişelendik. Güzel mamalarla besledik, vitamin takviyeleri yaptık, yıkadık pakladık, hep çok sevdik. Biraz gözlerini açıp, temizlenince de badem gözlü, bembeyaz biz yavru çıktı o pisliğin altından. İlk bulduğumda da pirinç tanesi kadar olduğu için bembeyaz bir bebeğe yakıştığını düşündüğümüz "Pirinç" koyduk adını. 

Ancak denge problemi devam etti, hala öne ve yana doğru devriliyordu. Bu problemle beraber pek çok sorun da ona eşlik ediyordu. Dengesini bulamadığı için yemek yemekte zorlanıyordu, kum kullanamıyordu, her çiş ve kakadan sonra temizlemek zorunda kalıyordum. Bu şekilde sokakta ölüme de bırakamazdık, bu sağlık problemiyle yaşaması da onun için ızdırap olabilirdi, mecburen bizimle kaldı...

Bu esnada o "iyileşir" diyen veterinere değil, kendi evimize gelen, senelerdir hayvanlarımıza bakan veterinerimizi çağırdık. Eve geldi, Pirinç'i iyice muayene etti. "İyileşemez. Anneden bebeklere geçen ve direkt beyine yerleşen bir virüs sebebiyle böyle. Hastalığının ismi ise Cerebellar Hypoplasia. Bu hastalık insanlarda da görülebiliyor. Bu noktadan sonra virüsun verdiği hasar kalıcıdır. Şuan için ancak bütün parazitlerini dökmeye ve denge problemini biraz daha azaltabilmek için bol bol vitamin ve kemik takviyesi yapmaya çalışacağız. Kemikleri ve kasları kuvvetli olmazsa çok zorlanır. Ardından da onun kendi hastalığına adapte olmasını ve daha iyileşmesini bekleyeceğiz." Hepimizin tek sorusu "Acı çekiyor mu?" oldu. Veterinerimiz "Hastalığı dolayısıyla acı çekmiyor. Ancak denge problemi sebebiyle düştüğünde zorlanacaktır" diye yanıt verince, en azından o durum bizi mutlu etti. 

İlaçlarla ve bol sevgiyle ufak ve yavaş iyileşmeler gözlemledik. İlk başta titreyen ve sabit tutamadığı kafası, daha az titremeye başladı. Öne attığı taklalar ve devrilmeleri çok küçük adımlarla azaldı. Biraz daha sabit oturabilmeye, kum kullanabilmeye başladı. Normalde devrilmeden adım atamazken, bir adım, iki adım atıp da ondan sonra devrilmeye başladı. Bu güzel iyileşmelerle birlikte bilhassa tuvalet konusunda çok problem yaşadık. Tahminimiz o ki vücuttaki problem sebebiyle, farklı noktalar da buna adapte olmaya çalışıyorlardı. Kendi kendine yetemediği için, yürümek, koşmak isteyip de koşamadığı için ve sürekli bana bağımlı olduğu için çok sinirliydi. Psikolojik problem seviyesinde asabiydi, ellerim hep yara içerisinde tırmık izlerinden arınmazdı. O kadar derin yaralarım olmuştu ki, hala ellerimde ve kollarında bazılarının izleri duruyor. Bu sinirlilik halinin dışında sürekli bağırsakları bozuktu. Düşünsenize sürekli ishal olan bir pisicik ve sürekli üzerine devriliyor. Bazen günde 2-3 defa yıkadığım oluyordu (biliyorum çok sağlıksız ama mecburdum, aksi halde kendi pisliğinden mikrop kapacaktı). Şansımıza bu yıllarda okulda devam mecburiyetim olmadığı ve sene uzattığım için okula sadece sınavdan sınava gidiyordum. Bu sayede de 7/24 Pirinç ile ilgileniyordum, kimseye el sürdürmüyor, gece bile başında nöbet tutuyordum. Zaman zaman hem psikolojik, hem de fiziksel olarak çok zorlandım, vazgeçmeyi düşündüm, "Bu hayvancık 10-15 sene böyle yaşayamaz, ona bu işkenceyi çektiremem, uyutacağım" bile dedim.. Yapamadım tabi... 

Pirinç'i bulmamın üzerinden 2 sene geçti, kocaman, çok güzel bir kedi oldu. Her anlamda daha iyiydi. Psikolojisi hala gel-gitli olmakla beraber daha iyiceneydi, fiziksel olarak çok kuvvetli, dengesi anlamında ise hala çok yol alıyordu. Aynı zamanda bu problemini kendisi de kabul ettiği için vücudu da o problemine göre kendi yönlemlerini buldu. Tam devrilecekken, oturmayı öğrendi mesela. Bu sayede daha az düşer oldu. Annemlerin evinde 10 metrelik bir balkonları var. O balkonun parmaklıklarını tavuk çitiyle kapladık ki parmaklıkların arasından aşağıda düşmesin (Dengesi olmadığı için bir anda devrilip düşebiliyor.). Bu sayede bol bol balkonda vakit geçirdi, hava aldı, geceleri dışarıda uyudu (Annem ona çok güzel kocaman bir kulübe de yaptı ki dışarıda durduğunda üşümesin.). Her anlamda bu 2 senelik süreç, devrim niteliğinde oldu. Bu iki senenin ardından hayatı kurtuldu, devrile devrile de olsa, normal yaşamaya başladı...

Böyle böyle seneler geçti, sağlıkla devam etti hayatına. Ailemizin gözbebeği oldu, öyle çok sevdirdi ki kendini... Ardından evlenmem sözkonusu olunca ne yapacağımı şaşırdım. 2012 Yılına kadar, yani 6 sene boyunca ben ilgilendim, sevdim onu. Nasıl yeni evime götüreceğim? Pirinç için evdeki her şey onun düzenine göre hazırlandı. Yattığı yer, balkonu, odaları... Hem annem-babam emekli, uzun saatlerini evde geçiriyorlar, Pirinç ile ilgilenebiliyorlar. Ben yanımda götürürsem, ilgilenemem (normal kedinin 10 katı ilgi istediğini hatırlatmıyorum). Tüm bu düşünceler ve ailemle de yaptığımız konuşmalar sonunda Pirinç'in orada mutlu olduğuna ve yerini değiştirmememiz gerektiğine karar verdik. Pirinç'i annemlerde bıraktım. İyi ki de bırakmışım!

Ben gittikten sonra daha da mutlu oldu! Meğersem beni kardeşi ve rakibi gibi görüyormuş diye düşünüyoruz. Artık sinir krizi atakları tamamen bitti, yaşının da ilerlemesiyle her geçen gün daha sakinleşti ve olgun bir kedi oldu. Şuan pamuk gibi, sağlıklı, öyle mutlu bir kedi ki! Tabiki hala denge problemi var, devrilmeden yürüyemiyor, koşamıyor... Ancak hastalığıyla yaşamayı öğrendi...

Tüm bu süreçte annem-babam, sevgileri ve emekleriyle Pirinç'e sahip çıktılar. Her zaman Pirinç'i hayata tutundurmak için çaba gösterdiler ve Pirinç'in asıl anne-babası onlar ♥

**Önemli Not: Yazımın en alt kısmına Cerebellar Hypoplasia hastalığının ufak videolarını ve İngilizce bilgi içeren bir linki koydum. Köpekler-kediler de dahil tüm hayvanlarda ve insanlarda da görülen bu hastalıkla yaşamak, gerçekten de çok zor. Çevrede bu hastalığa sahip bir kedi-köpek görmemiş olmamanızın sebebi, malesef ki sokak koşullarında hayatta kalamamaları. Misal, Amerika'daki hayvan barınaklarında bu hastalığa sahip hayvanlar derhal uyutuluyor. Sadece bu hastalığa sahip kedileri yuvalandırmak için çalışan gönüllü dernekler ise barınaklardan hastalıklı hayvanları toplayıp, hayata kazandırmaya çalışıyorlar.

Pirinç Kraliçemizin Özellikleri:

* Bembeyaz bir kızdır.
* Kısırlaştırılmıştır. Sağlık probleminden dolayı ilk başta bu ameliyata kalkışmamayı düşündük (sürekli devrilip düştüğü için ameliyat sonrası bakımı ve iyileşme sürecinden endişe ettik) ama evde möööööaaavvv diye bağırınca, kalkıştık :)
* Önde yanlarda bulunan sivri dişleri kırıktır. Sürekli düştüğü için bazı seferlerde ağızını da yere çarpıyor ve böyle birkaç çarpmadan sonra dişleri kırıldı.
* Kısırlaştırıldıktan ve yediği mamasını değiştirdiğimizden beri çok kilo aldı. Tabi yine sağlık probleminden dolayı çok hareket edip, yağları yakamıyor. Şuan kendisine kutup ayısı diyoruz, kızıyor bize :)
* Yatağa tırmanarak çıkıp, yorganın altına girmek suretiyle bütün gün uyuyor. Eğer ki saklanma noktalarına hakim değilseniz, bütün gün evde arasanız da bulamazsınız.
* Annemlere de veterinerleri eve geliyor. Bu nedenle kapı zilinden Pisi gibi Pirinç de çok korkuyor, hemen kaçıp saklanıyor.
* Mikrodalga fırından çok korkuyor.
* Çook ağır dozda geveze bir kedi! Ona bakarak söyleyeceğiniz her kelimeye "Mav, mıv, mov" diye tek tek cavap veriri. Her cevabının tonu birbirinden farklıdır. Bu gevezeliği bir süre sonra yormuyor da değil, "Sus anacığım biraz" diye serzenişe sebep olabiliyor.
* Annemin ve babamın gözbebeğidir. Babam, eve girmiş hiçbir hayvanı sevmediği kadar çok sever Pirinç'i, hep ilgilenir. Annemin ise en favori ev arkadaşıdır, sohbetleri pek meşhurdur.
* İlk eve geldiğinde yukarıda bahsettiğim köpeğimiz Fıstık vardı. Fıstık melek olana kadar, Pirinç hayatı zindan etti köpeciğe. Üstüne atlardı, oyun oynamak isterdi ama hep üzerine devrilirdi. Fıstık'ın kolunu, bacağını ısırırdı... Ahh Fıstık neler çekti, yavrucak...
* Pirinç hanım illaki taze su ister. Her yerde suyu olsun hiç mühim değil. Bağıra bağıra su ister, kaba taze su koyulur, kıtlıktan çıkmışcasına onu içer. Anneme göre ben alıştırmışım, hep taze su verirdim. Ben de taze su severim ki :)
* Kendisiyle sarhoş diye dalga geçenlere çok sinirlenir! "Ben sarhoş değilim, hastayım!" der.

** Bu yazımda asla kendime pay çıkartmak amacında değilim. Pirinç ile karşılaştığımızda bolca vaktim olduğu için bu kadar ilgilenebildim. Aksi olsaydı, yetişemezdim. Bu süreçte tüm tebriklerimiz, hayata tutunan Pirinç'e ve onu evlerine-kalplerine kabul eden anneme ve babama gelsin ♥

Bütün kediler komik uyur ama Pirinç bir efsanedir :) Bu fotoğraf eski olduğu için çok şişman değil burada. Şuan göbeğinden dolayı böyle akrobatik hareketler pek yapamıyor :)

Ne baktın şekerim?

Otururken bile yeri geldiğinde kafası titrerdi, sabit oturamazdı. Yavaş yavaş yöntemler buldu. Bacaklarını açarak bu şekilde oturduğunda dengesini daha rahat sağlayabiliyordu :)

Melek değil de, ne :)

Başını yer seviyesine kadar indirip su içmekte ve dengede durmakta zorlanıyordu. Bu nedenle annem ona bu çözümü buldu. İkea çiçek sulama kabı :)

Pirinç'in hikayesinde Fıstık'ın fotoğrafı olmazsa olmazdı... Fıstık kızımız neler çekti bu cadıdan :)


 Yaşlar ilerledikçe evde bir huzur ve sakinlik başlamıştı :)



 Bir de Fıstık kızımızın tek başına fotoğrafını koymak isterim. Onun da çok keyifli bir hikayesi var... Yazacağım en kısa zamanda :)











PİSİ KIZIMIZIN HİKAYESİ İÇİN TIK TIK

ÇAKIL OĞLUMUZUN HİKAYESİ İÇİN TIK TIK


26 yorum:

Unknown dedi ki...

günaydın,
ağlaya ağlaya okudum.eğer çakır2ım olmasaydı gülümseyerek okurdum ve aferin derdim.
çok etkilendim,sevgi ve gayretinizden.
yalnız tip olarak aynı çakır,göz rengi farklı,bununla beraber huy olarak da çakır,vır vır konuşması,temiz ve taze mama kabı arzusu,kumu kirliyse bağıra bağıra temizletmesi ve yatakta yorganın altında uyuması:)
albino olan tüm türler böyle hassas oluyormuş ne yazık ki
mutluhaftasonu:)

Kitapsız Kedi dedi ki...

Sağlıklı olmayan hayvanları sahiplenmek, onlara yardım etmek gerçekten çok büyük bir erdem. Herkes cins olsun, sağlıklı olsun, güzel olsun derken, bakıma muhtaç ve hasta hayvanlara bakmak. Asıl onların bize ihtiyacı var. Pirinç adına sana, anne ve babana minnet duydum yazını okurken.

Kizlierkeklikedili dedi ki...

Havva Peynirci, söylemiştim çok benziyor diye :) Evlerimizdeki canlarımız öyle güzel anılar katıyorlar ki bizlere... Ahh o taze su ve mama olayı, diyorum ya annem hala kızıyor "bıraktın gittin, taze su alışkanlığı benim başıma kaldı" diye... Alıştırmışız bir kere :)

Ben de çook güzel ve keyifli bir haftasonu diliyorum ♥

Kizlierkeklikedili dedi ki...

Kitapsız Kedi,çook teşekkürler güzel yorumun için ♥ Biz de Pirinç de çok şanslıydık, hayatımıza çok doğru bir zamanda girdi. Benim ilgilenmek için bol bol vaktim vardı. Aksi halde çalışıyor olsaydım, altından kalkamazdım... Hiç özel bir şey yapmadım, annem-babam yavrucağı evlerine ve kalplerine kabul ederek daha önemli bir şey yaptılar ♥

bücürükveben dedi ki...

Dünyada sen, annen ve baban gibi insanların olduğunu görmek ne kadar güzel, ne iyi geldi bu yazı bana bilsen, korkunç olayları okuyup kahrolduğum anları bir nebze unutturdu, herkes keşke böyle olsa. O zaman sanırım dünyada savaş filan da kalmaz. Bu iyiliklerinizin hiç beklenmediğiniz, hiç ummadığınız bir sıkıntıda size iyilik olarak döneceğine eminim. İnan kedilere ağzı var dili yok canlılara değil senin kadar, ufacık iyilikler yapanlar bile mükafatını görüyor...tecrübeyle sabittir
o kediler adına sana,annene, babana çok teşekkür ediyorum, Pirinç'e de sağlıklı güzel bir hayat diliyorum.
sevgiler:)

Unknown dedi ki...

Ne kadar da yüreğe dokunan bir hikayesi varmış güzel Pirinç'in. Sizi ve ailenizi yürekten kutluyorum çünkü harika birşey başarmışsınız. Engelli canların da yaşamaya, yaşama tutunmaya hakkı var. "uyutma" kelimesinden nefret ediyorum çünkü cinayetin suçu " öldürme" yerine "uyutma" kelimesi kullanılarak hafifletilemez. Hastalığı sebebiyle tarifsiz acılar çeken canlara yapılan müdahaleyi bu durumun dışında tutuyorum tabiki. Günüm sizin sayenizde süper başladı; yaşam hakkına saygı gösteren bizlerin sayısının az olmadığını görmek gerçekten mutluluk verici. Sevgiler...

Nilgün Torunoğlu dedi ki...

Teşekkür kabul etmeyen koskoca yüreğine sağlık,senden de anne babandan da Allah razı olsun!
Daha ne söylenebilir ki? Ayyy sen bu kediyi atsaydın diyenler de olmuştur her hastalığında "dünyada bu kadar kimsesiz çocuk varken bir çocuk evlat edin de sevaba gir " diyen de...
Benim oğlum da senin gibi bir evde büyüdü. Ben o kadar şanslı değildim,annem evde hayvan istemezdi ama babaannemin evinde bu özlemimi giderirdim,sonra o da bizimle yaşamaya başlayınca annemin itirazları biraz yumuşadıysa da evlenir evlenmez evlerinde hiç hayvan olmamış bir eşe bile köpek sevdirdim. Benim hikayelerim çok uzun zira yaşım daha fazla ...
Son olarak şunu söyleyeyim "senin gibi gençlerin var olduğunu bilmek bana iyi geliyor!Demek ki Tanrı bu gezegenden hala umudunu kesmemiş..." Sevgiler canım ♥

bircanın renkli dünyası dedi ki...

cok güzel bır blog
adını yasmınızdan laıyor kedı ıle kopek ınanılmaz

bloğumda cekılısm var beklerım sevgıler

Kizlierkeklikedili dedi ki...

bücürükveben, çok teşekkürler güzel yorumun ve dileklerin için ♥ Hepimize güzellikler gelsin hiç beklemediğimiz anlarda ♥ Anneme yorumları okutacağım zaten, sevgileri bir bir ileteceğim :) Çok teşekkürler, sevgilerimle ♥

Kizlierkeklikedili dedi ki...

Shingetsu' nun Pisili Dükkanı, sağlam kuzuların sokakta hayatta kalması o kadar zorken, malesef ki engellilere hiç sıra gelmiyor :(

Güzel başlayan bir güne sebep olduysam, daha ne isteyeyim, çok mutlu ettin beni :)

Sayımız az değil ama diğerleri daha çok malesef...

Sevgilerimle ♥

Kizlierkeklikedili dedi ki...

coletté, ahh güzel yorumunuzla nasıl mutlu ettiniz beniii... Sizlerin sayesinde böyleyiz... Can değerini, canlıları sevmeyi, anne-babamızdan öğreniyoruz, desteğini sizlerden alıyoruz ♥ Çoook teşekkürler, sevgilerimle ♥

gooogoook dedi ki...

Çok duygulanarak okudum, böyle bir rahatsızlık olduğunu bilmiyordum bile. Çok güzel yürekli insanlarsınız ve daha söylenebilecek pekçok güzelliklere de ailecek sahip olduğunuzu düşünüyorum. Ben tam yazınızı okurken. İşyerimde camımın kenarına da bizim minnoşlardan geldi. Yemeğini istedi. Yemek veriyorum ben onlara. Arkadaşınızın kokusunu mu aldınız dedim hemen:)). Harika bir sabır ve çok güzel bir yürek ne diyebilirim ki. İyi ki sizler gibi insanlar var. Bu arada ailenizle bırakmakla iyi etmişsiniz nasılsa ev tam ona göre uyumlanmış bir yerde, balkon vs. alışmış. Bembeyaz bir melek hakikatten. Sevgiler..

gooogoook dedi ki...

Çok duygulanarak okudum, böyle bir rahatsızlık olduğunu bilmiyordum bile. Çok güzel yürekli insanlarsınız ve daha söylenebilecek pekçok güzelliklere de ailecek sahip olduğunuzu düşünüyorum. Ben tam yazınızı okurken. İşyerimde camımın kenarına da bizim minnoşlardan geldi. Yemeğini istedi. Yemek veriyorum ben onlara. Arkadaşınızın kokusunu mu aldınız dedim hemen:)). Harika bir sabır ve çok güzel bir yürek ne diyebilirim ki. İyi ki sizler gibi insanlar var. Bu arada ailenizle bırakmakla iyi etmişsiniz nasılsa ev tam ona göre uyumlanmış bir yerde, balkon vs. alışmış. Bembeyaz bir melek hakikatten. Sevgiler..

Gökkuşağı Dosyası dedi ki...

Bu "kedileriniz" serisine bayıldım ben!.. Pirinç de en dokunaklısı oldu galiba. Hem içim sızladı yavrucağımın hallerine, hem de çok büyük sevinç duydum böyle güzel bir aileyle karşılaşıp hayatının kurtulmasına.
İyi ki varsınız. İnsanın yüreğine su serpiliyor valla.:)

bücürükveben dedi ki...

Fıstık'ı unutmuşum yorumumda sonradan aklıma geldi çok şekermiş:))melek olmuş huzur içinde uyusun:((benim de Prenses'im melek oldu 2009'da (aynı Fıstık gibi yaşlılıktan ve yaşlılığa bağlı böbrek başta hastalıklardan:((acı çekiyordu kurtuldu kızım:(((evcil hayvanlarımız melek olunca çok üzülüyoruz ama acılarından kurtulması tek tesellimiz oluor:( umarım öteki dünyada onlarla buluşuruz biz ev hayvanı sahipleri...

Emrah Özdemir dedi ki...

Eğer kedi yada köpek alırsam bu senin yüzünden olacak efendm :D Gaaayet güzel bir paylaşım .Böyle paylaşımlarınızın devamnı diliyorum...

Depresif Ayu dedi ki...

Yaa sizler ne kadar güzel insanlarsınız...

Pirinç'in hikayesi beni o kadar duygulandırdı ki anlatamam. Allahtan sizlere denk gelmiş. Yerim ben o beyaz güzeli ;)

Kizlierkeklikedili dedi ki...

gooogoook, çok teşekkürler güzel yorumunuz için ♥ Bizim Pirinç kızın kokusunu almışlar demek, onunla ilgilenme bizimle ilgilen diye :) Çok teşekkürler ♥

Kizlierkeklikedili dedi ki...

Eylül'cüğüm, çok teşekkürler, asıl böyle güzel yorumlarla ben çok mutlu oldum ♥

Kizlierkeklikedili dedi ki...

bücürükveben, aahh Fıstık'ı unutmadığınız için çok teşekkürler :)) Öyle güzel huylu ve yumuşaktı ki... Dediğim gibi, bir gün oturup onu da yazacağım... Kendileri gidiyor, anıları kalıyor, en kıymetlisi de bu zaten ♥

Kizlierkeklikedili dedi ki...

Emrah Özdemir, ahh ne mutlu olurum böyle güzel bir sokaktan kurtarmaya sebep olursam :))

Kizlierkeklikedili dedi ki...

Depresif Ayu, aslında olması gereken bu iken öyle kötü insanlarla karşılaşıyoruz ki, iyilik şaşırtır oluyor bizleri... Çok teşekkürler :)

Kedili Blog dedi ki...

Ama çok güzel Pirinç <3 Öncelikle Pirinç'i azminden dolayı kutluyorum :) Sonrasında da seni ve aileni, bu denli çaba sarf ettiğiniz için...
Onlara yapılan eziyetlerin yanında hala iyilikleri için uğraşan, çabalayan tüm dostlar; iyi ki varsınız...

Kizlierkeklikedili dedi ki...

Kedi Butik, Pirinç'in azmini kutladığın için çok teşekkürler. Gerçekten de en büyük işi o yaptı, hayata tutundu ♥

Hepimiz elimizden ne geliyorsa yapmaya çalışıyoruz, belki bir cana faydamız olur. Asıl ben sana teşekkür ederim güzel kuzular için yaptığın tüm iyilikler, çabalar için ♥

Aner dedi ki...

ayy cok duygulandim. gozlerim dolu dolu. Helal olsun demek istiyorum gercekten gayretinize ozeninize sevginize herseye :)
Yalniz o kadar cok ortak noktamiz varki sasirmamak elde degil. Nerden baslasam bilemiyorum. oncelikle bende cok basarisizdim bizde yaz okulu vardu but yoktu o yuzden benimde okulum hep agustosta biterdi :) Bende kedili,kopekli, kaplumbagali,civcivli,kuslu, sincapli, balikli bir evde buyudum. simdide kaplumbagam,kedilerim,kopeklerim, axolotllarim ve hamsterim war yani pek degismedi :)
Senin gibi insanlar iyiki varlar dahada cogalmalilar. Sana coook kocaman sevgiler gonderiyorum :D

Kizlierkeklikedili dedi ki...

Aner, çok teşekkür ederim, asıl ben yorumunla çok duygulandım, mutlu oldum ♥

Okul konusunda, mezun olduk mu olduk, gerisi mühim değil benim gözümde ;)

Sincap mıı? Bizde o yoktu vallahi :) Şuan ise öyle cesur değilim, çalışan karı koca olarak evde ilgilenebileceğimiz sayıyı geçmemeye çalışıyoruz :)Yoksa evimiz çeşit çeşit hayvanla dolabilir bizim de :)

Asıl benden çook kocaman sevgiler sana ♥