22 Ağustos 2014 Cuma

Notre Dame Katedrali ve Arc de Triomphe - PARİS GEZİ YAZI DİZİSİ #12


Yazımın başlığından şaşırmış olabilirsiniz ki "Bu erkekli ve kedili kız nasıl olacak da dünyaca ünlü böyle mühim iki yeri tek yazıya sığdıracak" şeklinde dertlenen iç sesinizi duyabiliyorum :) Ancak şöyle anlatayım, bu iki yerin de içerisine girmedik. Binaları dışarıdan gezdik, haklarında gerekli bilgileri öğrendik, karşılarındaki banklarda oturup güzelce izledik... Sinirlenmeyin bana... Oralara girilip de içeriye nasıl girilmez, demeyin. Girmedik, istemedik :) Ayrıca hepsi hakkında ortak bir bahanemiz de var, ölümüne sıra vardı... Cidden bak :) Bu iki güzellik hakkında bildiklerimi, hissettiklerimi aşağıda ayrı başlıklarla aktarmaya çalışacağım sizlere, buyurunuz:

Notre Dame Katedrali (Fr: Cathédrale Notre Dame de Paris)

Yine Paris'in en gözde yapıtlarından birisi olan Notre Dame Katedraline şehrin her yerinden rahatlıkla ulaşabilirsiniz. Metrolarda, otobüslerde mutlaka adını görüp, durakları takip ederek hoop diye kapısına düştüğünüzde neye uğradığınızı şaşırıyorsunuz. Sonra etrafınıza biraz bakınıp, ileride bu yakışıklıyı görüyorsunuz... Evet, Eiffel Kulesi nasıl ki zarif bir hanımefendiydi, Notre Dame Katedrali de kesinlikle yakışıklı bir beyefendi! İnşaa edildiği dönemin de gereği olarak sert hatlı, karamsar görüntülü ama kendi içerisinde bir zarafet de taşıyan simetrik ve çok net bir yapı. İşte yakışıklı bir erkek de böyle değil midir?



İnşaa edildiği dönem demişken hakkında görmeden ve gördükten sonra araştırdığım, öğrendiğim ufak bilgileri sizinle paylaşmak isterim. İnşaatına 1160 yılında başlandığı bilinirken, dönemin gereği olarak gotik bir mimari ile Meryem Ana'ya ithafen inşaa edilmiş. Bugün gördüğümüz haliyle tamamlanması, eklenen bölümlerin bitmesi ise 1345 yılını bulmuş. Gerçekten çok görkemli bir yapı... Bilhassa Seine Nehri'nin kenarında bulunduğu için bu sert görünümlü yapının, kenarından akıp giden esnek su ile birleşen görüntüsü akılları baştan alıyor...

Böyle kısa bir teknik detaydan sonra hepimizin sevdiği heyecanlı ve popüler kısmını anlatayım size. 19. Yüzyılda Notre Dame Katedrali'nin bakımsızlığı nedeniyle yıkılması istenmiş. Meşhur kahramanımız Victor Hugo ise derhal "Notre Dame'ın Kamburu" isimli kitabı yazmış. Malum kitabı, bu kitaptan yaratılan o meşhur müzikali ve hikayesini hepimiz biliyoruz sanırım. Bu kitabı yazmış da ne olmuş, ne alakası var? derseniz, bu kitap ve müzikal sayesinde Notre Dame Katedrali yıkılmaktan kurtulmuş. Kitap ve müzikal sayesinde katedralin yıkılmaması için kampanya başlatılmış ve yenilenmesini sağlamış. Ayrıca günümüzde ise bu katedrali hepimizin bilme sebebinin de bu kitap ve müzikal olduğuna eminim. Yani sevgili Victor Hugo katedrali kurtarmakla kalmamış, Paris için de çok büyük bir değer sağlamış, popülerlik katmıştır. İşte akıllı insanların ve edebiyatın gücü...



Arc de Triomphe (Fr: Arc de triomphe de l'Étoile, Tr: Zafer Takı)

Yine Paris'in en meşhur simgelerinden birisi olan ama çoğumuzca adı bilinmeyen bir anıttayız, Arc de Triomphe. Ben nedense kendi bildiklerimi ve bilmediklerimi genellemeye meğilliyim. Yani ben biliyorsam bilinen, ben bilmiyorsam bilinmeyen diye bahsediyorum ve genelliyorum, idare edin :)


Arc de Triomphe anıtı Paris'in meşhur Champs-Élysées caddesinin Batı çıkışında Concorde Meydanı'na ve pek çok öenmli caddeye bağlanan büyük meydanın tam ortasında bulunuyor. Aslına bakarsanız Türk gibi kısaca söylemek gerekirse, Paris'in tam göbeğinde yer alıyor. Arc de Triomphe, Fransız devrimi sırasında ölenler anısına inşaa edilmiş. İnşaası sırasındaki savaş dönemlerinde ara verilmiş olsa da 1836 yılında tamamlanmış ve açılışı yapılmış. Ardından 1.Dünya Savaşı sırasında ölen Fransız meçhul askerler de altına gömülmüş. Günümüzde ise iç kısmı müze olarak gezilebilirken, bir de teras katına yani en tepe kısmına çıkılarak şehrin güzel manzarası izlenebiliyor.




Kuşbakışı fotoğraflarından da görebileceğiniz üzere çok geniş şeritli, bol trafikli bir meydanda bulunan bu anıta akın akın turistlerin nasıl girebildiğini merak ediyor olabilirsiniz, yani ben merak ediyordum diyelim :) Bizim ülkemiz dışında neredeyse her yerde görülen planlamacılık zekası burada da devreye girmiş. Büyük meydanda bulunan Arc de Triomphe'a karşı caddelerin iki noktasından alt geçitler yapılmış. Bu sayede trafiği bölen turist kalabalığının önüne geçilmiş. Bu iki alt geçiti bulmanız oldukça kolay, kafanızı çevirebileceğiniz her noktada gerekli tabelalar bulunuyor. Ancak bu alt geçitlerde şöyle bir sıkıntı gözlemledik, hani eleştirmesek olmaz ;) Anıtın girişi alt geçitlerden yapıldığı için malum turist kalabalığının beklediği uzun kuruk da alt geçitin içinde yer alıyor. Zaten çok ferah, aydınlık ve havadar olmayan geçitin içerisinde o kadar uzun bir sıra beklemek insanı oldukça zorluyor. Biz sırf bu nedenle giriş yapmadık açıkçası. Ancak içeriye girenler oldukça güzel olduğunu söylüyorlar ve teras dahil her yerinin bolca keyfinin çıkartılması gerektiğini belirtiyorlar. Tam da bu nedenle derim ki sıranızı bekleyin ve mutlaka içeriye girin ;)


* Tüm Linkler Ayrı Pencerede Açılır *




8 yorum:

bücürükveben dedi ki...

Yine ilgiyle okudum, Notre Dames'ın Kamburu kitabını okuyup, filmini izlemiştim ama o sayede yıkılmaktan kurtulduğunu bilmiyordum. Victor Hugo'nun eline sağlık:)))sana da teşekkürler:)

Kizlierkeklikedili dedi ki...

Müjde Dural, Çok teşekkürler Müjde ablacığım ♥ Ben de gittikten sonra konuyu araştırdım da öğrendim hikayesini... Kesinlikle sayesinde yıkılmaktan kurtulmuş, daha ne olsun :)

safransarı dedi ki...

O değil şu kuş bakışı görüntünün güzelliğine bak. şehirleşmeye bak
hey gidi hey

Kizlierkeklikedili dedi ki...

safransarı, değil mi ama? Çok etkileyici... Bak bizim evimizin sokağındaki binaları köşeli yapıyorlar, sırf arsa yamuk da ziyan olmasın diye... Çok özenilecek bir durum malesef ki...

Gökkuşağı Dosyası dedi ki...

Paris'in bu kuşbakışı görüntüsüne oldum olası hayran olmuşumdur ve kendi güzelim şehrimizi nasıl da mahvettiğimizi düşünüp düşünüp hayıflanmışımdır!.. Adamlardaki estetik bakış ve zevkin dörtte biri bizimkilerde olsaydı bak o İstanbul ne hale geliyordu!

Kizlierkeklikedili dedi ki...

Gokkusagi Dosyasi, Eylül'cüğüm onda biri bile işimize yarardı :) malesef ki aynen anlatığın durumdayız... Ama artık çok geç, oturdu sistem ve düzen... Bu saatten sonra tüm şehiri yıkıp baştan yapmak gerekiyor...

sebuş dedi ki...

Bu kadar tesadüf olur ki, bizde tıpkı bu kuyruk bekleme derdinden hem notre dame hemde zafer takıyı detaylıca gezmek yerine o enfes cafelerinde oturup keyifle etrafı seyrederek birer kadeh şarap yuvarlamayı tercih ettik:))

Kizlierkeklikedili dedi ki...

sebuş, değil mi amaaa çok sıra vardı... Bana gelen mesajlarda hep "sen abartıyorsun, hiçbir yerde çok sıra yok, yanlış bilgilendiriyorsun insanları" şeklinde sitemkar olabilen karşılıklar var... Demek ki sıra varmış, görsünler işte :)